DARBEYE GİDEN YOL: MARAŞ KATLİAMI (19.12.1978)
Bugün birçok ocağa ateşin düştüğü, Türkiye’nin geri dönülmez bir yola girdiği KahramanMaraş katliamı’nın 36. yılı…
Bugüne kadar bu katliam hakkında herkes bir şeyler yazdı, herkes bir şeyler söyledi.
36. yılında acizane bu kardeşiniz de, bu katliam ile ilgili araştırdığı bilgileri sizlerle paylaşmak istemiştir.
İşte bu yazı ve sonrasındaki bilgiler Türk Gençleri’ne ders olsun ve gelecek için çalışırken, istiklâl için uğraşırken önümüze nasıl engeller çıkacaktır sorusuna cevap olsun diye yazılmıştır.
12 Eylül darbesine kılıf aranmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin başına yandaş hainleri getirmek amacı ile bir çok olay gerçekleştiren batı ve rus emperyalizmi şerefsizce yaptıkları birçok kışkırtmayı ve katliamların suçlarını da ne yazık ki Türk Milleti’nin evlatları üzerine atmışlardır.
İşte bu iftiralardan birine Maraş Katliamı hakkında bu yazıda belge ve bilgiler vermek istiyorum…
Hakikaten araştırınca ve okudukça ülkemiz üzerinde ne denli pis oyunların döndüğünü ve bu yapılan şerefsizliklerin ne yazık ki niyeti Allah rızası için vatanını korumaktan başka bir şey olmayan Türk Milliyetçileri’ne nasıl ihâle edildiğini ve bu sebepten olmayan bir meshep kavgasının nasıl başlatıldığını, Türk’ün kanı üzerinden işbirlikçilerin nasıl darbe yaptıklarını göreceksiniz.
Ne yazık ki hâlâ hazırda bir çok alevi sitesinde (ki bizler Alevilerin çoğunun Türk Milliyetçisi olarak bildiğimiz hâlde) bu katliamları güya Türk Milliyetçileri’nin gerçekleştirdiği yazmaktadır.
Bu iftiraları atanların dünyada bitmiş bir düşünce olan komunizmi ve rus emperyalizmini savunan bölücülerle kol kola olan ‘sözde’ alevilerin olduğunu veya katliamdan birhaber, araştırmadan ve kulaktan dolma bilgiler ile bunları yazdıklarını hepimiz bilmekteyiz.
O yüzden vatanına bağlı, Türk kimliğini benimsemiş ve o düşünce üzerine yaşayan alevi kardeşlerimiz bu yazdıklarımızdan alınmasınlar.
12 Eylül öncesinde birbirine giren, vuran, sakatlayan hatta öldüren gençler vardı. İşte bu tarafın biri komunizmi savunan ve ülkemize rus emperyalizmi getirmeye çalışan kişilerdi ki kendilerini Devrimci-Solcu Gruplar olarak tanıtıyorlardı. Sonralarda bu gurupların içine bir de “bölücü kürtçü” unsurlar eklenmiştir.
O zamanki bu devrimci-solcu gruplara sorsanız, Ülkücü/Milliyetçi Hareket polis ve askerle el ele, birlikte bu hareketleri yapıyorlar derlerdi.
İşin garibi ise 12 Eylül sonrasında hapse girmiş solcular bile, hapislerde uygulanan işkenceler ve verilen kararlar üzerinde en çok hakkı yenilen, en çok iftiraya uğrayan ve en çok işkence edilenlerin Türk Milliyetçileri olduğunu kabul etmişlerdir.
Peki neden vatanı-devleti ile birlikte ve onun için ölmeyi bile bir onur sayan Türk Milliyetçileri bu kadar eziyet çekmiştir?
Cevabı oldukça açıktır.
Bu mesaj Türk Milliyetçileri’ne açık açık bir “yerinde otur” mesajıdır. Dikkat ettiğimizde bu kadar eziyetten sonra bile bu kadar tehditten sonra bile Türk Milliyetçileri’nin bildiği doğru yoldan sapmamasının ve bunun yüzünden devamlı iftira atılmasının sebebi de budur.
Sonuç olarak bazı sinsiler o günlerdeki Ülkücü/Milliyetçi Hareket’e iftiralar atarak, arkadan gelen gençlerin gözlerini boyamak istemekte, bazılarında başarılı olabilmekte başarılı olamadıkları durumlarda da iyice çirkinleşmektedirler.
Değerli kardeşlerim ilk olarak bize atılan en büyük iftiralardan birincisini Maraş Katliamı’nı incelemeye alalım.
Maraş Katliamı denen olay nedir?
Bildiğimiz üzere Maraş Olayları, 19 Aralık 1978’de Türk Milliyetçileri’nin film seyrettiği sinema salonuna bomba atılması ile başladı, sonrasında devrimci-sol görüşlü iki öğretmen Maraş’ta sokak ortasında vuruldu…
Ardından devrimci-solcular öğretmeni Ülkücüler öldürdü diye intikam amacıyla üç Ülkücüyü sokak ortasında vurdular…
Sonrasında ise akıl almaz olaylar yaşandı…
Olaylar Alevi-Sünni kavgası gibi gösterilmeye başlandı…
Etrafta kimin yazdığı belli olmayan yazılar ile sünniler “Allah için cihada”, aleviler de “intikam için sokaklara”çağırılmaktaydı.
26 Aralık 1978’e kadar süren çeşitli olaylarda;
45’i sünni 59’u alevi ve kimliği belirlenemeyen “sünnetsiz” 7 kişi olaylar sonucu yaşamını yitirdi…
26 Aralık 1978’de biten olayların sonucunda toplam ölü sayısı 111 idi…
Şimdi hep beraber, bu elim olayların sonucundaki mahkeme kayıtlarını inceleyelim ve bakalım ki, bu olay bahsedildiği gibi bir alevi-sünni veya milliyetçi-devrimci kavgası mı imiş…
* KahramanMaraş olayları sonrası Devrin Sıkıyönetim mahkemesince verilen Kararlar ve SONUÇLARI…
Adana Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde açılan davada 805 kişi yargılandı.
Bunların 52’si sol görüşlüydü ancak içlerinde hiç örgüt üyesi yoktu.
Örgütler adeta yok oldu…
Yani Ecevit’in gizli kasasından çıktığı iddia edilen gizli belgenin aksine olayları planlayan ve katliam yapan Marksist örgüt ve militanları korunmuş, belgeler askeri mahkemelerden kaçırılmış ve haklarında o dönem dava açılamamıştır…
Ancak 12 eylül sonrası askeri mahkemelerde 6 sol örgütle ilgili dava açılmış ve bir çok militan ceza almıştır.
Belgeler ile bu davaların sonucu aşağıdaki gibidir…
1- Devrimci Halkın Birliği örgütü lideri eski sandık cinayeti sanıklarından ERMENİ GARBİS ALTINYAN VE ÖRGÜTÜ Kahramanmaraş olaylarını tertiplemekten idam cezası aldı…
(Adana sıkıyönetim mah.1982/438 karar)
1991 infaz yasası ile tahliye oldu.
2- Dev-savaş örgütü olayların sebebi olarak gösterilen 2 sol görüşlü öğretmenin öldürülmesinden idam cezası aldılar.
(Adana askeri mah.1984/208 no’lu karar)
1991 infaz yasası ile tahliye oldular.
3- TDKP/HALKIN KURTULUŞU örgütü Adana askeri mah.1984/150sayılı karar birçok militan ceza aldı.
4- APOCULAR(PKK) Adana askeri mah.1986/104 sayılı karar bir çok militan ceza aldı.
Ayrıca pol-der ve töb-der üyesi birçok militan aynı mahkemelerde yargılanıp ceza aldı.
Kahramanmaraş olaylarında resmi rakamlara göre 111 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce insan yaralandı, yüzlerce ev ve iş yeri yandı.
Ölenler arasında kimliksiz birçok militanla birlikte 7 sünnetsiz ceset tespit edildi.
Bu cesetlerin kesinlikle gayrimüslim olduğu ve olaylarda dış güçlerin olduğuna delil olarak değerlendirildi.
Ökkeş Şemdinliler bir numaralı sanık olarak 2 yıla yakın Adana 1 no’lu askeri mahkemesinde yargılanarak beraat etti…
(08.08.1980/520 gerekçeli karar)
Şimdi hep beraber soralım…
SoRULAR?
1- Dönemin Maraş Vali yardımcısı Abdülkadir Aksu’nun (sonradan akp hükümetinin iç işleri bakanı olmuştur) bu katliam hakkındaki görüşleri nelerdir?
Şimdiye kadar neden bu konuda hiç bir açıklama yapmamıştır?
2- Katliam öncesinde Ülkücülerin film seyrettiği sinemayı kim bombalamıştır?
Bombalanma sonrası ilk gözaltına alınan devrimci genç kimdir?
Neden sonrasında göz altına alınan devrimci genç yerine bu olay başkası üzerine atılmıştır?
3- Ölen resmi kayıtlara göre 111 vatandaşın hepsinin Alevi olmaması ve içlerinde 7 Sünnetsizin olması ne anlam ifade eder?
4- Dönemin İçişleri Bakanı “Solcular Olayları Başlattı” dedikten sonra neden Ecevit tarafından hemen görevden alınır?
5- Ecevit’in öldükten sonra “güya” ortaya çıkan gizli kasasında “Katliamı Mit ve Alparslan Türkeş beraber planladı” yazısı var iken, aynı Mit ve aynı devlet neden Alparslan Türkeş’e ve Hareketine darbe sonrasında eziyet etmiştir.
Eğer denildiği gibi Alparslan Türkeş bu güçler ile beraber çalışmış, devlette sözü geçen, her istediğini yaptırabilen ve dahi işbirlikçi biri olsa idi nasıl olur da darbeden en çok etkilenen Ülkücüler olur?
Neden en fazla idam ülkücülerdendir?
Neden Alparslan Türkeş bir müddet kaçak yaşamak zorunda bırakılır ve sonrasında tutuklanır?
6- Maraş ve Sivas Katliamlarından bir süre önce bu iki şehri gezen, iki şehir hakkında demografik ve sosyal bilgiler edinen, ayrıca dönemin valilerini ve chp il başkanları ile belediye başkanlarını ziyaret eden Amerikalı kimdir?
7- En büyük kötülüğü ve iftira etmeyi bu gruplar içerisinde Ülkücülere yapan 12 Eylül idaresi nasıl olur da bu olay da Devrimci-Solcu Grupları suçlu bulabilir.
Eğer zerre kadar Ülkücüler ile ilgili delil olsa bu zihniyet suçlanan Ülkücüleri serbest bırakır mıydı?
8- Ecevit ve ekibi madem bu kadar iyi tahlil etmişlerdi de olayı, neden başbakan olarak oraya gerekli güçleri zamanında göndermemiştir?
9- Ecevit’in yazdığı öldükten sonra ortaya çıkan “güya” gizli(!) notta;
“CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas, Maraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir.
Önceden haber vermek bir tarafa, olayın yaratılmasında en etkin rol oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’ten… müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır. MİT olayın içinde olmasaydı, Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi…”
yazılı ise, dönemin Çorum CHP İl Başkanının Çorum olayları öncesinde etrafın karıştığı, Amerikalı birinin gelip kendisi ile görüşme talep ettiği ve ildeki çoğu bürokrata ildeki alevi nüfusunu ve şeriatçılığın olup olmadığı sorularını sorduğunu söylediği halde buralarda bir çatışma çıkacağını ve bu çatışmanın da mezhepsel olabileceğini anlayacak kadar Ecevit’in kafası çalışmıyor muydu??
İlla Mit’in mi söylemesi gerekiyor idi?
10- Neden bu kadar kanıt var iken hâlâ bu katliam Ülkücülerin üzerine yüklenmek istenmekte?
11- Davası Allah davası, vatan istiklâli olan ve her fırsatta bağıra bağıra bunu söyleyen bir Ülkücü;
Allah’ın izin vermediği masumu öldürmeyi hele hele şimdilerde “Ermeni soysuzlarının yaptığı” hamile olanın karnından bebeğini çıkartıp katletmeyi nasıl yapar?
Böyle bir şerefsizliği yaptığı nasıl düşünülebilir?
İslam inancına sahip olsun olmasın, tarihte bir Türk’ün bile böyle bir şerefsizliği yaptığının kanıtı var mıdır?
Hamile kadının karnından canlı canlı bebeği keserek alacak tiyniyette olanların kim olduğu belli değil midir?
12- Günümüzün Mit’i neden hâlâ KahramanMaraş Katliamları ile ilgili belgeleri kamuoyu ile paylaşmamaktadır?
…
Rabbim bu katliamlarda hayatlarını kaybeden masumlara rahmet etsin…
O dönemde Türk Milleti hakikaten zor günler geçirmiştir. Yaşım dolayısı ile yaşayamadığım için tahmin bile edemiyorum.
Çoğu zaman bazı gençler belki bazı yönlendirmeler ile veya bireysel olarak istenmeyecek şeyler bile yapmıştır.
Bu durum her iki taraf için de geçerlidir.
Lakin derseniz ki bahsedilen katliamlar topyekün ve planlı olarak Türk Milliyetçileri’nin işidir. İftira atmış olursunuz. Günaha girmiş olursunuz…
Zirâ yukarıda bahsettiğim katliamın oluş sebebi,
Ne alevi-sünni çatışması ne de Milliyetçi-Devrimci çatışmasıdır…
Çünkü;
* Öncesinde amerikalı bir diplomatın adı geçen illerde çalışma yapması,
* Dönemin hükümetinin görmezden gelmesi,
* Ölenler içerisinde sadece bir mezhepten değil her iki mezhepten de kimselerin olması,
* Bugün bile soru işareti kalkmamış yedi sünnetsiz cesedin olması ve Ülkücülere ne kadar düşman olduğu verdiği kararlar ve idam ettiği Ülkücü gençlerden belli olan 12 Eylül idaresindeki mahkemelerdeki verilen kararların bilinmesi… v.s gibi kanıtlar da göstermektedir ki bu katliam planlıdır ve planlayanların içerisinde dönemin mahkemelerinin de karar verdiği gibi bazı bölücü-devrimci örgütler vardır.
Bu katliamların sebebi kanıtlarla ve bugünden bakılınca 12 Eylül darbesi için ortam hazırlanmasından başka bir şey değildir ve bu katliamların hazırlayıcısı olarak dış istihbarat güçlerinin ve içerideki işbirlikçileri olan bölücü örgütlerin olduğu apaçık bellidir.
Bu katliamlar olduktan sonra Türkiye geri dönülmez bir yola girmiş, her yerinde kanlar akmış ve sonunda amerikan işbirlikçilerinin 12 Eylül 1980’de yaptığı darbe ile istenilen sonuç alınmıştır.
Son olarak şunu söylemek isterim…
Bu paylaştıklarımız tekrar acıları canlandırmak için değil, üzerimizde ne tür oyunlar oynandığını anlatmak içindir.
Allah’ım öyle günleri bize tekrar yaşatmasın!
Lâkin birileri gelir yine “biz amerikan emperyalizmi istiyoruz, rus, çin emperyalizmi istiyoruz, ülkeyi bölmek istiyoruz” derler ise;
BİZİM DE VERECEK CEVABIMIZ GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ ŞİMDİ DE MUTLAK Kİ OLACAKTIR….
Selam ve saygılarımla…
Murat ÇALIK
19.12.2014