Bazen gerçekler tam da gözünüzün önündedir…
Bazen de gerçeği görmek için doğrulara bakmak gerekir…
Doğruyu görmek için ise inanmak…
İnanmak önce şuurlu olmaktan başlar…
Şuurlu olmak ise bilinçli olmakla…
Sonra zaten gerisi gelir…
İnandığın gibi bilinçlenmemişsen,
Gün gelir, hak ve doğru bildiğini kullanarak sana hak bildiğini yıkacak işler yaptırırlar…
Ve sen bunun farkında bile olamazsın…
Hatta öyle bir hâlde olursun ki, sana doğruyu göstermek isteyenlere acımasızca saldırırsın…
Bazen gördüklerin sadece buz dağının görünen kısmıdır…
Kalanını gördüğünde ise geç kaldığını anlayacaksın fakat zaman geçmiş olacaktır…
Düsturun; inandığın gibi bilinçlenmek ise, asla yanlışa sâdık kalmazsın…
Yanlışa sâdık kalmazsan, doğruya da ihanet etmiş olmazsın…
İşin aslı neye sâdık kalacağını bilmekte…
Zirâ “doğruna” sâdakat bir şereftir ve doğrusuna yani şerefine sahip çıkamayan ailesins hatta milleti’ne hiç sahip çıkamaz…
Tarih hepimiz için bir derstir…
Hepimiz için olan “ders”e iyi çalışanlar ile çalışmayanların farkı,
Ne yazık ki, şerefli bir millet tarihin sayfalarında kaybolunca ortaya çıkacaktır…
Bunun sonucunda ise elde esir yaşamak, sızlanmak ve dövünmekten başka bir şey kalmayacaktır.
Bir hedefe ulaşmak için dirlik ve birlik gereklidir. İkisinden biri eksik olursa hedefe ulaşılamaz.
Dirlik ancak “doğruda” birlik olursa meydana gelir…
Sonunda dirlik olmayan bir birlik ise boş kalabalıktan başka bir şey değildir…
Öyle ki, tarih böyle “boş” ama silinmiş kalabalıklar çöplüğüdür…
Saldırı düşmandan gelirse, püskürtmek kolaydır…
Lâkin saldırı, ihanet ettiğini belki de bilmeyen bir dosttan geliyorsa, yıkılmak garantidir…
Zirâ “hainlerin” ilk oyunu tavizdir…
Ve bir kere “taviz” verdin mi gerisi gelir…
Eğer “kırmızı çizgilerinden” (ki o kırmızı çizgi Türk Töresi’dir) bir kere taviz vermişsen, sendenmiş gibi gözükenlerin, boynuna ip bağlayıp ve eline testere verip kendi oturduğun dalı sana kestirdiklerinden haberin bile olmaz hatta kendi oturduğun dalı kesmekle “doğru” yaptığını zannedersin…
Sonuçta ama iple boynun kırılarak ama kendi kestiğin dalın kırılmasıyla aşağıya düşerek ölürsün…
Ölürsün ve öldüğünle kalmaz bir milletin yok oluşuna da çanak tutmuş olursun.
Ucu düz kalemim ancak bu kadar yazabiliyor…
Artık sabır da bir yere kadar dayanıyor…
Vuranlar vurdukça vuruyor, çoğunluk terse gidiyor…
Ve birileri gülerek ters gidenlere bakıyor…
Yine de ümidvarım…
Zirâ şerefli tarihimi biliyorum…
Ve umuyorum…
Umuyorum ki;
Türk Türk’e sahip çıkacak,
Türk içindeki mankurt ve münafıkları temizleyecek;
Tanrı da Türk’ü koruyacak ve yüceltecek!
Allah’ım!
Bizi;
Türk’müş gibi gözüken mankurtların,
Müslüman’mış gibi gözüken münafıkların; şerrinden ve hilelerinden emin kıl…
Düşmanları biz Türkler hâllederiz…
Tanrı Türk’ü asıl şimdi korusun!
Murat ÇALIK
10.03.2014