“Bize bir gençlik lazımdır. Temelinde cehalet, duvarlarında riyâ, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın.”
Hüseyin Nihâl ATSIZ
…
Temelinde cehalet olmayan gençliğin duvarlarında riyâ, tavanlarında da dalkavukluk olmaz…
Demek ki neymiş?
Her şeyin başı cehaleti yenmekmiş…
Cehalet;
* Kolaya kaçmanın,
* Üretmemenin,
* Ukala olmanın,
* Üstün körü düşünmenin,
* Amaçsız olmanın,
* Kolay kandırılmanın,
* Fikirlere ve ideallere moda diye bakmanın,
* İstikbâl hakkında meraklı olmamanın bir diğer adıdır.
Cehalet, senin dilin ile konuşmak ve senin gözün ile görmek değil, başkasının dili ile konuşmak ve başkasının gözü ile görmek demektir.
Her kötülüğün ve mahvolmuşluğun temelinde cehalet yatar….
Kimi zaman bu cehalet sizi doğruya götürürmüş gibi yaparken aslında uçuruma götürür.
Kimi zaman ise, cehalet, “bir tek doğrunun siz” olduğunu size fısıldayıp durur…
Size dayatılan her jargona, misli ile cevap verebilmek için temelinizde “cehalet” olmamalı…
Peki cehaletten nasıl kurtulunulur?
Cehaletten ancak ve ancak okuyarak, sorgulayarak, araştırarak ve yaşayarak kurtulabilirsiniz…
Fikirleri birilerin dikte etmesi veya sorgusuz kopyalama ile değil, araştırarak, okuyarak, okuduğunu idrâk ederek ve idrâk ettiği üzere yaşayarak ve yaşatarak cehalet yenilir…
Eğer yenilmezse ne olur?
Adı, sanı ve fikriyatı sizin gibi olanların tersine istikâmete gidersiniz…
Boş geldiğiniz gibi boş gidersiniz…
Herkesin kendine göre doğrusu vardır fakat hâkikat “BİR”dir…
Hakîkâti ancak cehaletten kurtulanlar bilir, yaşar ve yaşatır…
Türk Milleti’nin ve Türk Milliyetçiliği’nin başına ne geldiyse, olduğu gibi görünmeyen veya göründüğü gibi olmayan nadanlar yüzünden gelmiştir…
Kurtuluş için yok edecek düşman aramanıza gerek yok…
İçinizdeki işbirlikçi mankurtları ve ayağınıza dolaşıp sizi yavaşlatan nadanları aranızdan atın yeter!
Göreceksiniz ki, çok kısa bir zamanda kıyâm gerçekleşecektir…
Atsız Hocam’a rahmet, minnet ve özlem ile…