” Ayasofya da bizim, Fatih de bizim, Atatürk de bizim…”
Ayasofya’nın ibadete açılması demek yunan’ın ve ağababalarının keyiflerinin kaçması demek (-ki yunan medyasından ne kadar rahatsız oldukları belli)…
Buna sebep olanlara diyeceğimiz, teşekkürler!
Fakat, Ayasofya ibadete açıldı diye “kağıdı, sıra numarası hatta imzası” şüpheli bir kararname üzerinden ve vakfiyede içeriği farklı olan bir bedduadan Atatürk’e kin kusmak…
Bunu yapanlara diyeceğimiz de Hoşt!
1453’te kılıçla Fatih Sultan Mehmet ve askerleri tarafından fethedilen İstanbul,
1918’de sinsi oyunlar ve hatalar yüzünden işgal edildi…
İşgal sırasında İstanbul perişandı, kutsallarımız yerlerdeydi, padişah Cum’a selamlığına bile izin ile gidiyordu!
1923’te yine kılıçla (1919-1923 arası) ikinci kez bu sefer Mustafa Kemal Atatürk ve askerleri tarafından fethedildi İstanbul…
Sen daha ceddin Süleyman Şah’ın mezarını koruyamamışsın, hayatında eline kılıç tutmamışsın Allah’ın evinde Peygamber emaneti hutbede bu milleti esaretten kurtarana laf ediyorsun!
Sen kimsin?
Bu cüreti sana kim verdi?
Sen bu cüreti gösterdin de unutulacak mı zannediyorsun?
Tarihte senin gibiler ne ile karşılaşmış bir bak!
Ayasofya siyaset üstüdür ve millî bir konudur…
Bu tür millî konularda Türk Milliyetçileri değerleri arasında seçim yapmamalı meydanı suistimalcilere bırakmamalıdır!
Aksi takdirde bir değeri savunacağım derken başka bir değere sırtını dönerlerse o değeri siyasete meze etmek isteyenler çıkabilir…
Ayasofya’yı siyasete meze yapmak isteyenler millete ve inançlara ihanet etmiş hainlerdir…
Bizim durduğumuz yer nettir!
” Ayasofya da bizim, Fatih de bizim, Atatürk de bizim…”dir!
Saygılarımla.
Murat Çalık