22 Ocak 1938’da Mustafa Kemal Atatürk’e “siroz” teşhisi koyuldu.
Şubat sonlarında, Atatürk’ün hastalığının vehameti hükümete iletildi.
Başvekil Celal Bayar, Atatürk’ün muayene ve tedavisi için Almanya’dan ve Fransa’dan doktor getirtmek istediklerini Atatürk’e söyledi.
Fakat Atatürk yabancı doktorları istemedi.
Atatürk’e göre, ortada Hatay meselesi vardı ve hastalığının hariçte duyulması hiç de iyi olmazdı.
Nihayet, Türk hekimleri 6 Mart 1938 günü Atatürk’ü muayene ettiler, uzun uzun tedavi üzerine konuştular.
Hastalığın sonunda mutlaka “ölüm” olduğunu hepsi biliyordu.
Yapılacak tek şey, bu feci akıbeti geciktirmekten ibaretti.
Atatürk’ün sağlığı üzerine üretilen dedikodular iyice artmıştı.
Avrupa gazetelerinde Atatürk’ün sağlığına ilişkin karamsar haberler çıkıyordu.
Fransızlar, Hatay meselesinin bizzat içinde olduklarından, Atatürk’ün sağlık durumunu merak ediyorlardı.
Gazetelerde Atatürk’ün ağır hasta olduğu yazılıyordu.
Anadolu Ajansı her ne kadar bunları tekzip etse de böyle haberlerin tek bir tekzip şekli olurdu:
Atatürk’ün ortaya çıkması…
Bunu Atatürk’te biliyordu…
Hem milletine de söz vermişti…
Hatay’ı geri alacaktı.
19 Mayıs onun doğum günüydü.
19 Mayıs 1938’deki Ankara’daki kutlamalardan sonra Mersin’e hareket etti.
Dünyaya yaşadığını ve gücünü gösterecekti.
İşte bu tam bir çılgınlıktı.
Üç ay boyunca her günün 23 saatini yatarak geçirmesi gereken bir adam, Mayıs ayının son günlerindeki o müthiş sıcağın kavurduğu Mersin’e gidiyordu.
Hatay sorunu böylesine gündemdeyken, ülkesinin ona ihtiyacı varken nasıl yatıp dinlenebilirdi?
Ve Mersin seyahati, bu yüzden ne yazık ki O’nun için “son darbe” oldu.
Artık yabancı basındaki hastalık haberleri kesilmişti.
Kısa bir süre sonra Fransız ve İngilizler Hatay konusunda tüm koşullarımızı kabul ettiklerini bildirdiler.
Beklenen sonuç alınmıştı…
Ama bu güç gösterisi Atatürk’ün canına mal olacaktı.
Karaciğerinde büyüyen hastalık ikinci ve şifasız devresine girerken, Atatürk 1 Haziran 1938’de Savanora’sına, sadece 55 gün kullanabileceği yüzer sarayına kavuşuyordu.
Atatürk hâlâ hastalığını ciddiye almıyor ve çok çalışıyordu.
Sonunda, Savanora’da fazla kalamayacağı anlaşıldı ve 25 Temmuz günü Dolmabahçe Sarayına taşındı.
Hastalığı üçüncü ve son aşamasına böylece girmiş oluyordu…
Bu fotoğraf Mayıs 1938’deki Mersin gezisinde çekilmiş fotoğraftır. (fotoğrafta Atatürk’ün yüzünden ne kadar bitkin olduğunu görebilirsiniz – Fotoğraf’ın kaynağı Adem Yüksel’dir)
İşte bu fotoğraf “ölümcül” hasta olduğunu bile bile, doktorları tarafından günün 23 saati yatması gerektiği söylenen Mustafa Kemal Atatürk’ün, -sanki bugünkü konjonktürü görmüş gibi- bugün abd-ab-israil-barzani şer dörtlüsünün istediği Suriye sınırımızdaki “kürt koridorunun” Akdeniz’e ulaşmasındaki tek engel olan stratejik öneme sahip Hatay için ayaklanıp hasta hâliyle sıcak Mersin’de gövde gösterisi yaptığı ve bütün dünyaya;
“Daha ölmedim hâlâ ayaktayım, akıllı olun!” mesajını verdiği fotoğraftır.
Ve bu fotoğraftan sonra Fransız ve İngilizler Hatay konusunda tüm koşullarımızı kabul ettiklerini bildirdiler.
Siyaset adamları gelecek seçimleri, devlet adamları gelecek nesilleri düşünürler…
Büyük insanlar hep büyük işleri ile hatırlanırlar…
Ruhun şad olsun Atam…