Düşünün…
Düşünün ki;
Vatan için can vermeye hazırsınız…
Türklük yükselsin, vatan bölünmesin, bayrak inmesin, ezan dinmesin diye can verdiniz, gazi oldunuz…
Can ciğer kardaşınız tam yanınızda gözlerinizin önünde şehid düştü…
Türk’e göbekten düşmanlar, İslâm’a hakaret yağdıranlar başarılı olmasın, bölücüler vatanınızı ele geçirmesin diye acılar çektiniz…
Türk ismi silinmesin diye vuruştunuz, gazi oldunuz, gönüldaşınız ise şehid düştü…
Amma uğruna salâ okuttuğunuz, gazi olduğunuz devletiniz size sırtını döndü…
Devletin askeri, devletin polisi sizi adeta “terorist” gibi hapise attı.
Yetmedi bir gün önce şehid olmuş bir askerin tabutunu beraber taşıdığınız asker şimdi size işkence yapıyor…
Haksız yere suçlanıyorsunuz…
ve asılmak için idamınız isteniyor aynı yanınızdaki 587 arkadaşınız gibi…
Başlarınız tıraşlı…
Sıraya dizilmişsiniz…
Size iftiralar atılıyor…
ve mahkeme salonundasınız…
Ne yaparsınız?
İsyan mı?
Devlet, millet aleyhine slogan mı?
Küfür mü?
Taşkınlık mı?
HAYIR!
Cevabınız eğer hep beraber ayağa kalkarak ve bağırarak “İstiklâl Marşı söylemek” ise;
Siz bir Türk Milliyetçisi “BOZKURT”sunuz demektir…
Yıl 1981,
Gün 19 Ağustos,
Yer 12 Eylül Darbe Mahkemesi…
Bşbuğ Alparslan Türkeş`in mahkeme salonuna girmesiyle 587 Türk Milliyetçisi Bozkurt hep beraber ayağa kalkar ve bağırarak İstiklal Marşı’nı okur.
İşte sevdalı olmak böyle bir şeydir…
Sevdasına “Deli” olanların anlayabileceğidir bu tavır!
Selam olsun!
Alparslan TÜRKEŞ’in Delilerine…
Selam olsun!
Davasına sadakati şeref kabul edip,
ŞEREFİNE SAHİP ÇIKABİLENLERE…
Selam olsun!
Türk Milliyetçiliği uğruna taviz vermeyen yiğitlere…
Selam olsun…
Selam olsun…
Selam olsun…
Hepsi iz bıraktılar bize…
Biz de aynı izde devam ediyoruz aynı istikamete…
Neden mi paylaştım bu yazıyı?
…
Hiç!
Belki “KİM” olduğumuzu hatırlarız diye…
Murat Çalık