Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk’ün 1 Teşrinisâni (Kasım) 1922 de Büyük Millet Meclisi’ndeki Konuşmasından;
“Arkadaşlar!
…
Türk milletinin cedd-i alâsı olan Türk namındaki insan, İkinci Ebülbeşer Nuh Aleyhisselamın oğlu Yafes’in oğlu olan zattır.
…
Türkler on beş asır evel Asyanın göbeğinde muazzam devletler teşkil etmiş ve insanlığın her türlü kabiliyatına tecelligâh olmuş bir unsurdur.
…
Efendiler; yine malûmdur ki, dünya yüzünde yüz milyonluk bir Arap kütlesi vardır. Ve bunların Asyaî kısmı Ceziretülârapta arz-ı mevcûdiyet eder.
Mazhâr-ı nübüvvet ve risâlet olan Fahr-i âlem Efendimiz bu kütle-i Arap içinde Mekke’de dünyaya gelmiş bir vücûd-u mübârektir.
…
Allah, kullarının lazım olan nokta-i tekemmüle vusûlüne kadar içlerinden vasıtalarla dahi kulları ile iştigâli lâzıme-i ulûhiyetten addeylemiştir.
…
Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son hakâyık-i dîniye ve medeniyeyi verdikten sonra artık beşeriyetle bilvâsıta temasta bulunmağa lüzum görmemiştir.
…
…ve bu sebepledir ki Cenabı Peygamber hatem-ül-enbiyâ olmuştur ve kitabı, Kitâb-ı Ekmel’dir.
Son Peygamber olan Muhammed Mustafa 1394 sene evvel rûmi nisan içinde ve Rebiülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi sabaha doğru tan yeri ağarırken doğdu, gün doğmadan!
Bugün o gündür!
Filhakîka arabî tarihlerinde bu akşam, yevm-i vilâdetin tamam sene-i devriyesine tesadüf ediyor.
İnşallah bu hayırlı tesadüftür.
…
Türk ve İslâm olan Türkiye Devleti, iki saâdetin tecellî ve tezâhürüne memba ve menşe olmakla dünyanın en bahtiyar bir devleti olacaktır”
(Milli Eğitim Basımevi-İstanbul 1970 baskısı Nutuk, cilt III, s. 1240-1251)
…
Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk’ün 1 Kasım 1922’deki BMM’de saltanat ile ilgili az bir kısmını yukarıda verdiğim bu konuşmasını her Türk’ün okuması gerektiği kanaatindeyim.
Bu konuşma Türk Tarih Kurumu’ndan basılmış şu an mevcut olan 4 ciltlik Nutuk’ta, Belgeler-Vesikalar adlı 3. ciltte 1240-1251 sayfaları arasında bulunabilir…
Atatürk bu konuşmasında peygamberden başlayıp Abbasi Halifeliğine hatta Osmanlı’ya kadar İslam Tarihi’ni Türk Tarihi ile parelel olarak anlatır, saltanatın ve hilafetin siyasi olarak kullanılmasına örnekler verir.
Bu tarihleri anlatırken bazı önemli noktalara nasıl temas ettiğine, nasıl olup da o günün şartlarında Türk ve İslam Tarihi’ne bu kadar hakim olduğuna ve bakış açısına eminim ki hayran olacaksınız.
Meselâ;
Kur’an-ı Kerim’e “Kitâb-ı Ekmel” diyen başka birini duydunuz mu?
Ekmel : Eksiksiz, mükemmel, eksiği olmayan…
Demem o ki, tarihi bir kişiliği sahiplenirken de veya ateş püskürürken de “azıcık” da olsa araştırmak iyidir…
Değil mi?
Murat ÇALIK
Not: 3. Ciltte günümüz Türkçesi’ne sadeleştirilmiş kelimeler vardır.