15-16 Temmuz 2016 gecesi yaşananlar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “kısa” tarihinin yüz karasıdır.
Kim planladı, kim sahneye koydu, kim yaptı, kim kimi kandırdı, kim kârlı çıktı, kim hazırlıklıydı, kim hazırlıksızdı, kim şehit, kim hain…v.s
???
Sorular, sorular, sorular…
Cevabı muallakta olan sorular…
Cevapları ve etkileri bir gün mutlak belli olacak sorular…
Ama soru-cevap işini bırakıp bir de gerçeklere göz atmak gerek…
O mel’un gece istihbaratından, bürokrasiye, yargıdan, askeriye, polise, hükümetinden, muhalefetine, stk’larından medyasına…v.s herkes sınıfta kalmıştır…
Sakın bana yukarıda saydıklarımdan kimseyi savunmayın, her saydığımın karşılığı vardır…
İstihbarat nasıl bilmedi, bu bilmeyen istihbaratı kim görevlendirdi, asker nasıl engel olmadı, polis güvenliği sağlamak yerine neden sivillerle askerleri karşı karşıya getirip sivil ölümüne sebep oldu, bürokrasi neden yavaş işledi (TRT yayını hemen nasıl kesilemedi)…v.s v.s bir sürü hata var…
Tabi işlerini iyi yapanlarda var ve fakat bu yetmez, böylesi bir rezillik olmadan önce engellenmeliydi…
Devlet büyüklerine hakaret oldu mu hemen faili bulan ve istihbarati bilgileri hemen toplayan istihbarat bu feci olayı önceden bilmeliydi, engel olmalıydı…
Bu kadar ölenin olduğu, başkentin ve meclisin bombalandığı bir olayda kimse kendi kendine zafer ilan etmesin…
Neyse…
Yazıya ufak bir parantez açayım zira anlatacaklarım sonrasıyla ilişkili…
Zamanın Başbakanı şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da söylediği gibi bugün Türkiye’de değil 36, 336 etnik unsur var…
Akıllıya 40 gün deli derseniz, 40. gün deli olup olmadığını sorgular…
Son 14 senedir 36, 30, 40, 60…v.s unsur diye diye Türk Milleti’nin bazı fertleri kendilerinin hangi etnik unsurdan olduğunu sorgulamaya ve kendince etnik unsuru hakkında bilinçlenmeye(!) başladı.
İşte tam da ayrı-gayrıcılık burada başladı…
Bütün bunların üzerine bir de denetimsizliği herkes tarafından kabul edilen bir “mülteci” durumu var ki evlere şenlik.
Yani şu an Türkiye’de mülteci olup da, kim nerede, ne yapıyor, neci, nereden gelmiş, nasıl biri…v.s gibi sorulara muhattab olmadan yaşayan yok gibi…
Velhâsıl-ı kelâm, Türkiye bugün itibariyle “evet birilerinin ısrarla söylediği gibi” etnik mozaikler topluluğu olmuş hâlde…
Ve bu “etnik mozaiklerin” nasıl bir güce sahip olduğu (silahlanma, teşkilatlanma…v.s) ve ne niyette olduğu ne yazık ki tam olarak bilinmiyor…
Şimdi bu kısa parantezi kapatılım ve gelelim yine o mel’un geceye…
O mel’un gece saat 03:00 sıraları çevreye baktım ve Türk Milleti’ni izledim…
Milletimin bir kısmı benim gibi üzgün ve şaşkın bir vaziyette olanları televizyondan izliyordu, darbecilere ve ülkemizi bu hâle getirenlere lanet ediyordu,
Bir kısım cumhurbaşkanının ve hükümetin çağrısıyla sokaklara inmiş silahlı askere karşı yürüyordu ki, içlerinden çok ölen var…
(Boğaz köprüsünde konuşlanmış askere karşı duran polisler oraya gitmek isteyen vatandaşa aynen şöyle söylüyordu, “Arkadaşlar oradakiler silahlı, can güvenliğinizi sağlayamam”…
Buraya kadar sorun yok,
Sonrasında “ben size gitmeyin diyorum ama gidecekseniz bir şey diyemem” dedikten sonra kalabalığın önünden çekiliyordu. Bu bahsettiğimin videosunu herkes internette bulabilir.)
Bir kısım telefonlara gelen mesajlar dolayısıyla 405, 1411, 3876…v.s sayı kadar salavat, dua…v.s okuyordu…
Bir kısım -ki önemli bir kısım- “mahalle yanarken orospu saçını tararmış” misâli gibi benzinliklere, bankamatiklere, ekmekçilere…v.s koşuyordu…
Bu bahsettiklerim kendilerine Türk Milleti diyenlerden oluşuyor…
Bir de şu meşhur etnik unsurlar var…
Kısa kısa ve bazı bildiklerimi “şimdilik” yazmadan anlatayım…
Güneydoğu’da bu sırada silahlanlama başlamıştı bile, mültecilerin bir kısmının kenara köşeye sakladıkları silahları da ortaya çıkmıştı hatta İzmir’in Gaziemir ilçesinden birileri yatak altına(!) sakladıkları silahları çıkarıp grup komutanlığına ateş bile açmışlardı…
Bunlara benzer birçok olayların olduğunu işittim…
Tüm bunları öğrendikten sonra oturup düşündüm…
Başında da söylediğim gibi bu üç kısım Türk Milleti’nin birinci kısmındandım…
Evde eşim ve çocuğumla otururken, polis-asker birbirine girmiş, başkent bombalanıyor, ast-üst ilişkisi hiyeraşi bozulmuş, kaos ortamı mevcut, kimin ne yaptığı kimin kimden olduğu belli değil…v.s bir ortamda mahallemde bir iç savaş çıksa veya Türkiye’yi “sevmeyen” ve fakat kendilerince zorunlu sebeplerden yaşayan Türkiye düşmanları yatak altlarında sakladıkları silahlarla mahallemi bassa, evimi bassa ne yapacaktım?
Evimin evi değil miydi vatan?
Evim basılsa ne yapacaktım?
Evde ekmek bıçağımdan başka bir şey yoktu ki?
Birileri silah alıp saklarken ben telefon almıştım, birileri ülkeme silahla giriş yaparken ben araba almıştım, birileri teşkilatlanırken ben kendi kendime oturup “amaaan bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demiştim…v.s
Şimdi “beni koruyacak” kim kalmıştı ki?
Asker desem hiyeraşisi bozulmuş, polis desem ne tarafa gideceğini bilmez hâlde, güvenlik yok, kaos var, herkes kendi derdinde…
Asker ile polisi birbirinden ayırmak, birbirine düşürmek ancak Türk düşmanlarına yarar ki, geldiğimiz durumda ne yazık ki yaradı…
Dediğim gibi…
Kim planladı, kim sahneye koydu, kim yaptı, kim kimi kandırdı, kim kârlı çıktı, kim hazırlıklıydı, kim hazırlıksızdı, kim şehit, kim hain…v.s bunlar bir gün ortaya çıkacaktır mutlaka!
Bugün itibariyle ‘darbe’ suçlamasıyla gözaltına alınan subay, astsubay, savcı, hakim, avukat, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay üyeleri… v.s sayısı 7000’i geçti… Daha da geçecek gibi gözüküyor.
Ve duyumlar bu göz altına alınanların “sadece” bir gruptan olmadığını söylüyor.
Türkiye artık gerçekten “ESKİ TÜRKİYE” değil…
15-16 Temmuz 2016 gecesi yaşananlar neslimizin ayıbıdır!
Bütün bu yaşadıklarımıza kim sebep olduysa, kim göz yumduysa, kim planladıysa, kim çanak tuttuysa, Yaradan KAHHAR ism-i celili ile Kahr-u perişan eylesin!
Fakat yaşananları gördükten sonra bir gerçek ortaya çıkıyor…
Anlaşılan “kötü bir durumda” Türkiye’deki herkes ama herkes bir şekilde hazır(mış)…
Acaba Türk hazır mıydı?
veya şimdi, sonra hazır mı?
…
Türk kişi niyetine…
Allah en büyüktür!
Selam ve saygılarımla…
Murat ÇALIK
25.08.2016
…
Not: Resim TBMM’nin bombalandığı ana aittir. Yaradan milletime bir daha böylesine bir acıyı yaşatmasın!