Yıl 2006…
Aylardan yanlış hatırlamıyorsam Aralık…
Gümüşhacıköy’den İzmir’e iş nedeni ile taşınalı 1 ay olmuş olmamış…
İzmir’i, Manisa’da üniversiteyi okuduğum için az çok biliyorum ama öyle yerleşecek kadar bilmiyorum.
Evimiz Yeşilova’da fakat daha eşimi ve 2 yaşındaki oğlumu İzmir’e getirmemişim…
Bilmem kaç sene önce Yeşilova’daki bir arkadaşımı ziyarete gittiğim için Yeşilova’dan ev tuttum…
Yoksa Bornova, Karşıyaka, Bayraklı, Balçova, Şirinyer, Buca…v.s falan sadece isim olarak duymuşum, yerlerini zor bulurum o zamanlar…
Anlayacağınız tam anlamı ile gurbetteyiz…
Neyse…
Yeşilova ile otogar arası araç ile 7-8 dakika yürüyerek 30-40 dakika…
Ellerim dolu, iki bavul otogara indim…
Araba yok, yürüyerek de gidemem zira eşyam çok…
Ne yapacağız?
Tabi ki taksi çağıracağız…
Otogardaki taksiciler Yeşilova’ya gideceğim deyince almıyorlar kısa mesafe diye…
(Daha önce zorlama iki kez taksi ile otogardan evime gitmiştim ve 8 TL tutmuştu)
Belki de yarım saat bekledim.
Sonra karar verdim taksiye bineceğim, taksiciye yeri söylemeyeceğim az ilerledi mi Yeşilova diyeceğim.
Sonrası Allah kerim…
Bindim bir taksiye gideceğim yeri söylemeden, şansa taksici de sormadı ve hareket etti…
Biraz gittikten sonra taksici sordu, ” nereye kardeş” diye…
– Yeşilova, dedim kısık fakat karşımdakinin duyabileceği bir sesle…
Aman Allah’ım!
Sanki Yeşilova değil de cehenneme gidelim demişim adama…
Adam bağırıyor, çağırıyor, “saatlerdir sıra bekledim, niye demedin…v.s v.s v.s”
Sadece bağırmakla da kalmıyor arabayı bir sürüşü var, gaza frene bir basışı var dedim herhalde birazdan kaza yapacağız…
İçimden “Murat sabırlı ol, eşyaların çok, adam hapçı mı neci boşver kavga etme, sabret…” diye kendime telkinde bulunuyorum…
Bütün bu hengâme de bir baktım ki Taksimetre açık değil…
Neyse dedim içimden, gidiyoruz ya…
O yıllarda maaşımız asgari ücret kadar var yok…
Yani taksi bizim için lüks…
Lâkin eşya kalabalık olduğu için gerekli…
Velhasıl 7-8 dakika sonra evin önüne geldik.
– Ağabey ne kadar borcumuz? diye sordum…
Suratsız bir bakış ve cevap,
– 25 lira…
8 liralık yer oldu 25 lira…
Taksicinin suratına baktım…
Dövsem mi sövsem mi vursam mı kırsam mı?
Yok dedim içimden…
Bu herife bir ders vermeli ve bu ders de kötekle olmamalı…
Eşyalarımı indirdim, taksicinin camına uzandım ücreti vermek için…
8 liralık yere 25 TL. ‘yi verdim ve içimden inşallah vardır diyerek sordum,
– Ağabey senin evladın var mı?
– Var…
– Ne yapıyor, çalışıyor mu?
– Yok kızım üniversitede okuyor…
– Ne güzel ağabey nerede okuyor?
– Erzurum’da Matematik öğretmenliğinde…
– Allah zihin açıklığı versin ağabey…
YARADAN KIZINI SENİN GİBİLER İLE KARŞILAŞTIRSIN!
…
Son cümledeki duayı duyunca, taksici ağabeyin benzi attı…
Ben son cümleyi söyleyip hemen arkamı dönüp eve giderken, arkamdan taksici ağabey sesleniyordu,
– Hey, evlat gel 20 TL fazla verdin, gel al paranın üstünü, alo sana diyorum, gelsene…
O “evlat, para, gel…” derken ben evin kapısını açmış içeriye girmiştim bile…
…
Şimdi bu anımı niye anlattım?
Hem kendime hem de size dua edeyim diye anlattım…
Biri bize ‘Yaradan evladını senin gibiler ile karşılaştırsın’ diye dua ettiğinde,
Allah’ım, canı gönülden ‘AMİN’ diyen kullarından eylesin bizi…
Selam ve saygılarımla…
Murat ÇALIK