Sevgili kendisine Türk diyen kardeşim;
Bu gönlümden kağıda dökülen satırlar önce kendime sonra sanadır…
Türk kardeşim!
Hâlâ “Damat Ferit ihanet ediyor” diye bağırıp, çağıracağına,
Neden Mustafa Kemâl gibi Samsun’a çıkmıyorsun?
Samsun mu çok uzak?
Yoksa Bandırma Vapuru mu su alıyor?
Vapurun yoksa, salın da mı yok?
Samsun uzaksa azmin de mi yok kardeşim?
Türk kardeşim!
Yoksa lider mi bekliyorsun hâlâ?
Sütçü İmam, Çakmacı Sait, Nusret Bey, Şahin Bey, Nene Hatun, Kara Fatma, Hasan Tahsin lider mi beklediler?
Biri gelsin bizi kurtarsın diye, evlerinde kös kös oturup mısır mı patlattılar?
Yoksa her şeyi eleştirip, kimseyi beğenmeyip,
Başkasının ellerini o meşhur taşın altına sokmasını mı beklediler?
Türk kardeşim!
Öz annene sövüldüğünde ortalığı ayağa kaldırırken,
Öz vatanına sövüldüğünde neden susuyorsun?
Vatanın olmazsa, bağımsız olmazsan,
Namusuna ve dâhi o kutsal annene zarar gelmeyecek mi zannediyorsun?
Sevgili Türk kardeşim!
Kardeşlerin, evlatların sen güvende olasın diye kahpe pusularda şehadete ererken, rahat uyuyabiliyor musun?
Yoksa “daha evime gelmediler” diye mi bu rahatlığın?
İyi de senin evinin evi değil midir vatanın?
Bugün vatanına göz diken yarın evine, namusuna, malına, ırzına göz dikmeyecek mi sanıyorsun?
Türk kardeşim!
Peşinden koştuğun, gerçeklerin önüne perde olan “makam”, “maddiyat” ve “hırs” ne zamana kadar senin ilahın olacak?
Senin taptığın Yaradan değil mi?
Sevgili kendisine Türk diyen kardeşim!
Ataları cihanı titreten, bağımsızlık denildi mi canını göz kırpmadan veren Türk kardeşim!
Sen nemelâzımcığı ne zaman alışkanlık hâline getirdin?
Sana ne oldu kardeşim?
Neden hâlâ hürriyetinle değil de, birilerinin koltuk ve makam almasıyla uğraşıyorsun?
Sadece evini geçindirmek, evladına miras bırakmak yeter mi zannediyorsun kardeşim?
Yarın öldüğünde evladına bıraktığın vatan, bağımsızlığını kaybetmiş ise, mirasında bir ev, bir araba bir miktar para olmasının bir faydası olacak mı zannediyorsun?
Türk kardeşim!
Neden gerçek tarihini merak etmiyorsun?
Neden dizi ve maç seyretmek için harcadığın vaktin ancak ve ancak üçte biri kadar vakti bile okumaya ayırmıyorsun?
Tarihini bilmeyen ve ondan ders çıkarmayanların, geleceğe hazırlanamayacağını bilmiyor musun?
Türk kardeşim!
Sen rüyalarını hangi dilde görüyorsun?
Vatan bu hâldeyken nasıl yaşayabiliyorsun, nasıl durabiliyorsun?
Hâlâ vatanında Türk’üm deyip göğsünü gere gere dolaşabiliyor musun?
Hiç kanına dokunmuyor mu olanlar?
Türk Kardeşim!
Hürriyet, namus ve izzet, boşluk kaldırmaz!
Artık boşlukları doldurmaya,
Şeytan taşlamayı bırakıp Kâbe’yi tavaf etmeye başlasan diyorum…
Türk kardeşim!
“Korkma!
Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!..”
Ama gözünü sevem uyuma, uyutulma ve uyan artık!
Az kaldı, istikbâlin istiklâl marşından da olacak!
Türk Kardeşim;
Ata’nın da dediği gibi, “mevzûbahis vatan ise gerisi teferruattır” demeye ne zaman başlayacaksın?
Ne zaman ceddin gibi şaha kalkacaksın?
Ne zaman kanının hakkını vereceksin?
Ne zaman akan kanların hesabını soracaksın?
Ne zaman vatanına göz dikenleri pişman edeceksin?
Ne zaman “ben varım” diyeceksin?
Zaman Türk’çe duruş gösterme zamanı değil mi?
Etrafında olanlara ilgisiz kalma kardeşim!
Tepkini göstermeye başla, yoksa tepkini göstersen bile geç kalacağın günler yakındır bilesin!
Artık TÜRK “gibi” değil,
TÜRK OL!
Gözünü seveyim aklını başına al, milletin sana ihtiyacı var…
Unutma!
Sen yoksan “bir” eksiğiz demektir!
Selam ve saygılarımla…
Türk kardeşin;
Murat ÇALIK