‘Bir gün mutlaka’
Kut’lu bir yürüyüş için düşeceğim yollara…
Sabah ezanıyla uyanacağım Karabağ’da,
Oradan geçeceğim canımdan can Bakü’ye…
Varacağım gözümde yaşlarla şehitler hıyabanı’na,
Algış’ımı(*) Türkçe yapacağım, Tebriz’de Alişah Camii’nde…
Türkmen ninemin elini Kerkük’te öpüp,
Yemek molası vereceğim Tuzhurmatu’da…
Kardeşimi ziyaret edeceğim bizim Musul’da,
Bayır Bucak’taki Türkmenler ile istişare edecek,
Kandaşlarımı selamlayacağım Telafer’de…
Gemiyle geçeceğim Kıbrıs’ın kalbi Lefkoşa’ya,
Beşparmak Dağlarının zirvesindeki Türk tankını göreceğim,
Bozkurt Rauf Denktaş’ın kabrinde dua okuyup,
Cengiz Topel’i, Binbaşı Nihat İlhan’ı ve ailesini yad edeceğim…
Derken uçağa binip uçacağım Ankara’ya,
Başbuğ Atatürk’ün huzurunda diz vuracak,
Mayıs’ın Ondokuz’unda Samsun’a çıkacağım…
Trabzon’da horon tepip, İzmir’de zeybek oynayacak,
Hacı Bektaşı Veli huzurunda tevekküle dalacağım…
Oradan Bozkurt otomobilime binip varacağım Astana’ya,
Duşanbe’de yemek yeyip, Kazan’da konaklayacağım,
Çamçak çamçak kımız içip, hafif esrik olunca,
Varıp yürüyeceğim Bişkek sokaklarında…
Karadeniz’in incisi Kırım’a, trenle gideceğim,
Teyzemin hazırladığı keteden yiyeceğim…
Ve avazım çıktığınca bütün gücümle bağıracak;
Kırım Türk’ündür, Türk’ün kalacak diyeceğim…
Sonra boz renkli atıma hızlıca atlayacak,
Var gücümü kullanıp Ötüken’e koşacağım…
Yorulunca Manas Tepesi’nde dinlenecek,
Issık gölünün kıyısında yıkanacağım…
Her koşumda ferahlayacağım,
Her koşumda rahatlayacağım,
Us’uma(*) gelmeyecek yerlere varacağım…
Ve kimse karışamayacak bana,
Çünkü burası özgür Türk’ün toprakları diyeceğim…
Heyecanla atımı doğuya süreceğim,
Volga kıyısına gelince atımı sulatacağım…
Tıva’da altın geyikler ile gezinip,
Altay dağları eteklerinde uyuklayacağım…
Yeni-sey’de durup abdest alacak,
Ural dağlarında ise namazımı kılacağım…
Yönümü Tanrı Dağları’na çevirecek,
Bir kam’ın karşıma çıkmasını bekleyeceğim…
Biraz hüzün gelecek belki içime…
Eski günleri ve atalarımı hatırlayacağım…
Doğu Türkistan’a girerken birkaç çinli kellesi alıp!
Ramazan orucumu Urumçi’nde tutacağım…
Otağımı kurduğum her yerde…
Atalarım gibi, sabah ve akşam diz vurup güneş’i selamlayacağım…
Türk’e “özgür” ve “huzurlu” günleri gösterdiği için…
Tanrım’a,
Çalabım’a,
Allah’ıma şükür edeceğim…
Adaklar kesip, fakir fukaraya dağıtacağım…
İnanıyorum…
Yürekten inanıyorum…
Her zerremle inanıyor ve biliyorum ki…
Bu saydıklarımı yapacağım…
Velev ki ömrüm yetmese bile evladım veya evladımın evladı yapacak…
İşte o gün huzur bulacak tin’im(*)…
İşte o gün güneş TÜRK için bir başka doğacak…
İşte o gün acuna(*) Türk Güneşi doğacak…
İşte o gün acundaki bütün kişioğulları(*) rahata, huzura kavuşacak…
İşte o gün yeryüzüne Türk’ün adaleti hakim olacak!
Adımın Murat olduğu gibi biliyorum…
Bir gün mutlaka ama mutlaka…
Bu kut’lu yürüyüş tamamlanacak, Türkler bir olup Turan’ı kuracak…
Bilenlere, çalışanlara, durmayanlara, yılmayanlara, yıkılmayanlara…
Türk’çe yaşayıp Türk’çe yaşatanlara selam olsun…
Tanrı Türk’e yar olsun, Turan eller var olsun…
Varlığım Türk varlığına armağan olsun!
Murat Çalık
22.05.2014 / İzmir
(*) Algış: Dua
(*) Us: Akıl
(*) Tin: Ruh
(*) Acun: Dünya
(*) Kişioğulları: İnsanlar