Çok heyecanlıydı…
Heyecandan dişlerini gıcırdattığının farkında bile değildi.
Çayı çoktan soğumuştu bile, tıpkı bir öncekinde olduğu gibi…
Çaktırmadan sağına baktı sonra yine çaktırmadan soluna baktı ve gülümsedi…
Emindi bu sefer turnayı tam gözünden vuracaktı…
İçinden korkmuyor da değildi, zirâ tam beklerken başkası ondan önce başarabilirdi…
Düşüncesi bile kötüydü…
Şakağının hemen yanından akan ter tanesi, gözlerinin kenarından yanaklarına oradan da aşağıya süzülerek giderken, sol tarafındaki kişiye baktı…
Adam gülümsüyordu…
Yoksa?
Yok yok olamazdı…
Bu sefer şans kendisine gülmüştü bir kere, kesin başaracaktı…
Bu sefer başaracağına emindi…
Sinirlendi ama karşı tarafa rengini belli etmemek için, kendi kendini sakinleştirdi…
Bu arada televizyonda haberler başlamış, sunucu konuşuyordu…
Bir ara herkes sustu ve televizyona bakıp kulak kabarttılar…
Sunucu şöyle demekteydi,
“Sayın seyirciler, bugün Erzurum’un Şenkaya İlçesi’nde, pkk’lı hain teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 2 askerimiz şehit oldu.
Çatışmada şehit olan askerlerimizin adları şöyle;
Jandarma Uzman Çavuş Doğan Akgöbek 24 yaşında,
Jandarma Uzman Çavuş Şükrü Şahin 26 yaşında…
İl Jandarma ekipleri olay mahallinde geniş çaplı operasyon başlattılar…
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileriz…”
Canı çok sıkıldı…
Çok sinirlendi…
Herkesin duyabileceği bir sesle sinkaf etti tıpkı diğerleri gibi..
Herkes aynı durumdaydı…
Ve dayanamadı seslice haykırdı…
” Ne la bu? Her gün her gün şehit haberi…
Gitgide kötüye gidiyoruz, kimse farkında değil mi?
Ne zaman uyanacak, ne zaman kötü gidişata dur diyecek bu millet?
Ne olacak bu memleketin hâli?”
Herkes ona baktı fakat kimse bir şey söyleyemedi, kafalarını öne eğip sadece kendilerinin duyabilecekleri bir tonda bir şeyler mırıldandılar…
O da kafasını masasına doğru çevirirken sesli bir sinkaf daha etti…
Derken sıra ona geldi…
Dikkatlice çekti ve baktı…
Sarı altıydı taş…
Hemen sarı beş ile sarı yedi arasında duran okeyi eline aldı, sarı altıyı yerine koydu ve okeyi yerdeki taşların üzerine bırakırken aynı anda Samet’in ıstakasına vurdu ve kahkaha atarak;
” Demedim mi lan ben sana, bugün şansım yüksek diye, bak adamın kafasına böyle okeyi atarlar…
Ali! Masaya çay ver bakalım…
Hahahaha…
Çok korktum biteceksin diye, iki eldir dönüyordum okeye…”
Taşlar yeni oyun için masa üstünde ters çevirilip, karıştırılırken, kendisi keyifli keyifli cigarasını yakıyordu, birkaç dakika önceki sinirli ve üzgün hâlinden eser kalmamıştı, suratında az önceki büyük zaferinin(!) esamesi olan gülümseme vardı…
Bu arada televizyondaki haberleri sunan sunucu yeni zamlardan bahsederken diğer masalar çoktan oyunlarına dalmıştı bile…