İmanın ve İnancın Bedenle Buluşmuş hâli; Şehit Ali Bülent Orkan…
Merhum Muhsin Başkan’ın odasında bulunan Kur’an’ında Yasin Sûresinin arasında bir mektup bulunur…
Mektupta şöyle yazmaktadır…
” Selamün aleyküm başkanım ben Ali…
Çok sevinçliyim.
Aldığım idam cezası 1 hafta ertelendi.
Ben 1 hafta sonra öleceğim diye sevinmiyorum.
Hatim indiriyordum yarım kalmıştı.
Onu tamamlamaya fırsat kazandım ona sevindim!
Benden ve benim gibilerden Yasin-i Şerif’i esirgemeyin.
Kaza oruçlarım vardı bitirdim sanıyorum aklım pek yerinde değil, belki okuduğunuz Yasîn sureleri bana şefaatçi olur. “
– Ali Bülent Orkan –
***
Şu yalan dünyada yaşayabilenlerin,
Bazıları “boş yere”, bazıları “nâfile”,
Bazıları şan vere vere, verirler canlarını…
Kimi sessizce ölür tıpkı sessiz yaşadığı gibi…
Kimi de şan ve şerefle, nâm bırakıp gider, tıpkı dimdik yaşadığı gibi….
Bazıları bilmez ve bilmek istemez amma,
Tarih uçmağa varan bu yiğit yürekleri, rahmet ve minnet ile yazar…
O yiğitlerdir ki;
Hak bildikleri dava uğruna yaşarlar,
Hak bildikleri dava uğruna salâ okuturlar…
Onlara “ölü” demeyiz zirâ onlar ölmemişlerdir…
Hak davası için HAKK’a yürümüşlerdir…
Onlar milletini hiçbir karşılık beklemeden seven ve gerekirse uğruna can veren yiğit dava adamlarıdır…
Bir dava adamı için “nefer” mertebesi en yüce mertebedir…
İşte bu neferlerden biridir Ali Bülent Orkan…
Tarihler 13 Ağustos 1982 gününü gösterdiği bir gecenin karanlığında, sabah şafağını beklerken o Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde şehadet şerbetini içmek üzereydi.
Üzerine isnat edilen suçun işlendiği saatlerde pazarda çalıştığı ispat edilmiş fakat 12 Eylül 1980 darbecilerinin ucu dışarıda işbirlikçi suikast komiteleri tarafından ispatlar göz ardı edilmiş Ali Bülent Orkan da, sırf milletine sevdası, Türk Milliyetçiliği fikriyatına bağlılığından dolayı darağacına gidiyordu.
Emniyette üzerine atılan iftiraya karşın, işlemediği suçu kabul etmeyen Ali Bülent Orkan’ın üzerinde insanlık tarihinin kara lekesi olarak not düşülecek işkence türleri deneniyor ve akli dengesini kaybetmesine varacak kadar her tür şey yapılıyordu.
Ve sonunda…
Arkadaşları ve etrafındakileri, mahkeme yaşadıklarından dolayı Ali Bülent Orkan’ı hastaneye gönderir, deli raporu alır derken mahkeme kararını açıklamıştı…
Alâlade bir düzen ve önceden verilmiş bir kararla kalemini kırmış, idam fermanını yazmıştı…
Ve onun ardından bakakalanlara ancak gülüyordu Ali Bülent…
Son isteğin nedir diye soranlara öyle bir cevap veriyordu ki…
“ Beni öldü bileceklere gülüyorum.
Temizim, pakım Allah’ıma kavuşuyorum. Daha ne isteyeceğim. Hazırım ben.”
Bir anda irkilen adamlara, son sözünde mi yok diyenlere ise sözü:
“ Vazifemizi yaptığımıza inanıyoruz. Ülkücünün kadir ve kıymeti ve ülkücünün nişanı pek yakındır. Bu hakikati insanlığa duyurunuz. İsteğim bu…”
Yiğitçe yürüyordu yağlı urgana. Yağlı urgana giderken düğününe gider gibi gidiyordu. Başı dik bakışları vakur. Vuslata namzet. O an orada bulunanlara sesleniyordu.
“Ağlamayın Ben Yeniden Doğuyorum…”
Türk Milleti nankör değildir!
Kendisini karşılıksız seven ve uğruna çalışan, çabalayan ve uçmağa varan her yiğidi rahmet ve minnetle anar…
Şehadetinin yıldönümünde yiğit ağabeyimiz Şehit Ali Bülent Orkan’ı rahmet, minnet ve şükranla anıyorum…
Mekanı cennet, ruhu şad olsun!
Selam olsun ardında nam bırakıp uçmağa varan yiğit Türk Milliyetçileri’ne!
Selam olsun zerre kadar davasından taviz vermeyen yiğitlere!
Selam olsun Türk’çe yaşayan ve yaşatanlara…
Selam olsun ahd-e vefa müessesini kapatmayan gönüllere!
Allah’ım!
Şehitlerimizin hatırına bizi kendimize getir!
Türk Milleti’nin içine düştüğü “nemelazımcılık” çukurundan,
Türk Milliyetçileri’nin içine düştüğü “ehven-i şer” batağından ve taraftarlıktan kurtar…
Türk Türk’e sahip çıksın…
Türk Milliyetçileri gözünü açsın…
Türk Türk’çe yaşasın ve yaşatsın…
Tanrı Türk’ü korusun!
Selam ve saygılarımla.
Murat Çalık